6 Nisan 2011 Çarşamba

"a short cautionary tale"

Elim yanıyor..giysilerimin üzerinden bile hissediliyor..kokluyorum, sıcak..biraz kum uçuşup kaçıyor gözüme o an..yaşlı görüyorum..ince kumla kaplı avuç çölü. İçine bakan birinin bakışlarını yakabilecek kadar sıcak..yalın bakışlarla yürümenin imkansızlığı kadar sıcak. Saçımın bir teliyle yirmi dokuz harf tutuşturuyorum kumun üstüne..hepsi aynı anda durmuyor yerinde ..ve hiç su yok..en uzun saç telimle derinliğini ölçmeye çalışıyorum bu kez..daldırıyorum avucumun içine..görünüşe bakılırsa bir hayli derin.. dilediğimce batabilirim kendi içime..ters çeviriyorum avucumu..yere doğru akmaya başlıyor kum..tek taraflı, zaman ölçme aleti.. kumul değişiyor..Güneş dışında doğru dürüst yönünü bulabilen yok.. sonrası fazla karanlık..duyamıyorum..fazla sessiz.. Öyleyse ben konuşayım çöl dinlesin..mümkün değilmiş.. her cümle rüzgar uğultusu şeklinde tınlıyor. Söylediklerimi anlayan var mı ? Kurtulmaya çabalamamak, kurtuluşa giden yol olabilir diyor ses. Rüzgarcayı öğrendiğimin farkına varmamışım. Hızla "şimdiliğe" geri dönüyorum.. Telefonun öbür ucundaki görevli nasıl yardımcı olabileceğini soruyor. "üzgünüm" diyerek kapatıyorum.