5 Şubat 2010 Cuma

Daha fazla

Bundan birkaç ay önce ilginç, farklı ve baştan aşağı olağan üstü bulduğum bir yaşam hikayesini arkadaşlarıma olabildiğince atlamadan, eksiksiz anlatma telaşı içerisinde parçalanıp dururken buldum kendimi. Jery Kosinski’nin polis raporlarına intihar olarak geçen ölümü, alışılmış intihar yöntemleriyle* pek benzerlik göstermemekle birlikte, kendi sıra dışı hayatı açısından kanımca büyük bir tezat oluşturmamaktadır. Demek istediğim banyoda kafasına naylon bir poşet geçirerek kendi hayatına son vermesi, bir insanın hayatına son vermek için seçtiği yöntem bakımından garipliğini, en az 90’lı yıllarda olduğu kadar bugünde korumaktadır. Açıkçası bunun planlı bir intihar olduğunu öğrenmeden önce, adamın kendi başına geçirdiği poşetle bir kaza sonucu yaşamının yitirdiğine inanmıştım :). Tabi ki bunu yapması için geçerli bir nedeni var..Karbondioksitin kafa yapma yetisi. Kafaya poşet geçirmek suretiyle, belli bir müddet verilen havanın tekrar geri alınması yada nefesin uzunca süre tutulması akciğerlerde ve kandaki Karbondioksitin yoğunluğunun artması; beyin etkinliği, kavrama yeteneğini azaltırken, kişinin içinde bulunduğu durumdan, zaman ve mekandan soyut bir şekilde hayali bir başka gerçekliğe girmesine yardımcı olmaktadır.
Aslında bu yöntemi bir araca ve kimyasallara başvurmadan bilinçli yada bilinçsizce uygulayan bir çok insan var. Sadece yaptıkları şeyin bu olduğunu bilmiyorlar. Örneğin eğitimli bir ses sanatçısını ele alalım. Aldığından daha çok nefes vermeyi bilinçli bir şekilde uyguladığı anda yukarıda sözünü ettiğim soyutlanma başlar. Söylediği şarkıyı çok hissederek söylediğini düşündüğünüz şarkıcıları getirin aklınıza. Kiminin Gözleri kapalı..dış dünyadan olabildiğince az etkilenmek. Konsantrasyondan bir adım ötesi. Ben bunun Allah vergisi iyi bir sesi olan ve iyi kötü nefes almayı bilen bir şarkıcı tarafından da yapılabileceğini düşünüyorum. Bu yöntemi en az şarkıcılar kadar kullanan birçok sahne sanatçısı var. Enstrüman çalanlar (!), özelliklede üflemeli enstrüman çalanlar (en mistiği neyzenler), tiyatro oyuncuları, baletler, balerinler… İş kendinden geçmeye, bu dünyadan soyutlanmaya gelince bunun bir çok kullanılabileceği yapanın, yaptığı şeyi daha içten ve hissederek yapmasını sağlayabileceği bir çok alan mevcut. Ama beklide hiç biri Din olgusu ile birleştiğinde ortaya çıkan sonuç kadar etkileyici bir hale bürünmüyor. Camide, Kilisede, Sinagogda her kutsal mekanda ve hemen hemen her Dinde ilahiler, saatlerce süren ve verenin kendinden geçtiği vaizler.. Kendinden geçen kalabalıklar, zikirler. Peki ya öfkelendiğimiz de niye bağırırız? (bağırmadan konuş benle:) Cinnet getiren insanlar öfkelendiklerinde yeteri kadar bağırmayı başarıp gözleri hiçbir şey görmeyen bu dünyadan o anlar boyunca kendilerini soyutlayarak kötü şeyler yapan insanlar mıdır?
En komiği de ne biliyor musunuz Anneniz sizi ilk kez kucağına, eline aldığında aslında hemen öncesinde sizi olabildiğince acı hissetmeden dünyaya getirebilmek için sürekli nefes vererek bir ölçü kafayı bulmuştur**. Belki de her bebek Annesine bu yüzden güzel gelmektedir kim bilir.

* ”Ateşli silahlarla intihar eden yetişkinlerin hemen hepsinin kendilerini aynı yerden vurması bir tesadüf değildir. Kafalarından.” -David Foster Wallace-
**Sezeryanlı nesile lafım yok. Onlar teorik olarak doğmamış bile sayılabilir.